Hayatlarımızın içerisinde varolan, fakat kontrolümüzün dışında fark etmeden, kontrolsüzce akan gerçeklerin tebessüm dolu anlamı.

Şehitlerimizin Anısına

by Arman Memil | 10/23/2007 11:33:00 ÖS in , , | yorum (0)

Herşey Vatan Uğruna
Akan kan kırmızı olsa da,
Dökülen göz yaşı hep beyaz kalacak.
Sevdanın adı yare de olsa, Vatan da olsa,
Verilecek tek şey can dır.
Toprak bir zerre cana bakarsa,
Varsın helal olsun bu sefil can.
Sabırsız bir sessizlik çöksede karamsar gözlere,
Aldırma bende kalanlara
Ben sana bir sözverdim
Sende kalacağım diye
Seni sen olduğundan tanımadım
Sen de bir şey ler unuttuğumdan hatırlarım.

Hayalkırıklığı mı ? Hayatkırıklığı mı?

by Arman Memil | 9/19/2007 10:33:00 ÖÖ in | yorum (0)

Hayalkırıklığı bir insanın bir insanı aldatmasıdır. Hayatkırıklığı ise birçok insanın bir insanı aldatmasıdır. Yani Hayalkırıklığı kişiselse , hayatkırıklığı genellemedir.

Hayalkırıklığı aldatılmak, kandırılmaktır. Hayat kırıklığı aldatılacağını ve kandırılacağını bilmektir. Yani birisi di'li geçmiş zamandır, dündür, diğeri gelecek zamandır ve gelecektir.

Hayalkırıklığı iyi huylu bir tümördür. Hayatkırıklığı kötü huyludur.

Hayalkırıklığı tatsızsa , hayatkırıklığı tuzsuzdur.

Hayalkırıklığında bir anne adayının acısını paylaşırsınız, hayatkırıklığında ise çocuğun zaten sizden olmadığını farketmişsinizdir.

Hayalkırıklığı bu yüzden hala bir pişmanlıktır. Hayat kırıklığı aldığınız kararlardan ne yazık ki pişman olmamaktır...

Hayalkırıklığında başkasını affedersiniz. Hayatkırıklığında kendizi affetmezsiniz.

Hayalkırıklığı aldatılmaktır oysa hayatkırıklığı artık aldatılamayacağınızı bilmektir.

Hayalkırıklığı fevridir, hayatkırıklığı kalıcı.

Hayalkırıklığında meleklerin mucizelerine inancınızı yitirirsiniz, hayatkırıklığında melekler de yoktur artık.

Hayalkırıklığı bir evliliğin taammüden kasti bir cinayete kurban gitmesidir. Hayatkırıklığı intihardır.

Hayalkırıklığı narsist bir kendine acımadır. Hayatkırıklığı objektif bir başkasına acımadır.

Hayalkırıklığında canınız yanar. Hayatkırıklığı başkasının canını yakar.

Hayalkırıklığında yaşamadıklarınızın öfkesi vardır. Hayatkırıklığında yaşadıklarınızın hüznü siner üzerinize.

Hayalkırıklığı bencilliktir. Hayatkırıklığı bencilliğe bir isyan...

Hayalkırıklığı geçicidir.

Hayatkırıklığı kalıcıdır.


istanbul'da araba kullanmak her geçen gün daha beter bir hal almaya başladı. Trafikte saygısızca haraket eden şöförlerden artık gına geldi. trafik kurallarına uymak bukadarmı zor. E-5'de araç sağlanmaz. Olabilecek tehlike ölümlerle sonuçlanabilir ama malesef sol şeritten 120km ile seyir etmek bazılarımıza yavaş geliyor. Birde sağlamaya kalkan araçın van tipi ve iş aracı olmasını düşünürsek tehlike daha da büyük oluyor tabi.

Araç kullanmak tamamen kültür işidir. Yanlış anlamayın kültür derken ne kadar akademik bir öğrenime sahip olduğunuzla ilişkilendirmiyorum. Kişilere ne kadar saygı göstermenizle alakalı. Heleki istanbul trafiğinde hızın size 10dk kazandırdığı düşünülürse yaşamamımın değerinin yanından değil uzağından geçemez.

Okadar çok gariplik varki, minibüs caddesinde üstünüze çıkarca caddede haraket eden devasa mavi minibüsler, dört yollarda yavaşalamaya tenezzül etmeyen taksi sürücüleri, hızlı ve teklikeli aceleci araç kullanmanın iyi sürücülük olduğunu düşünen ufak beyinli sürücüler, neler var neler saymakla bitmiyor malesef. insanların şehirli olamadıklarını görebiliyorum. insanlara kızdığım kadar yetkililerede aynı şiddette kızıyorum. insanları eğitmek zorunda olan yetkililer. ceza sistemi neden keşfedildi. nerede polisler neden uygulanamayan yasalara sahibiz.

Tüm yetkililerin artık istanbuldaki trafik, suç oranlarının istatistiklerine bakıp kararlı ceza sistemine geçmelerini bekliyorum.

Mutlu Olmak

by Arman Memil | 7/22/2007 03:12:00 ÖÖ in | yorum (0)

Hayatta mutlu olabilmek için insan hep kendi gibi olmalı mı yoksa olmak istediği gibi bir varoluş içine mi girmeli. Neden insan kendi gibi olduğu zaman birşeyler hep olmayacak gibi olur. Evet bu sorularla yaşıyoruz. Bu soruların bile farkına varmadan yaşıyoruz. Bir takım şeylerin olması için süre gelmiş alışkanlıkları tekrarlıyarak yaşamaya devam da edeceğiz sanırım. Belkide hayat akışı içerisinde bu ufak oyunlardan heyecan duyarak yaşamak bizlerin hayatına renk katıyordur, belli mi olur. Ama şunu bilirim yaşam içerisinde direk söylem isteyipte kendini ifade etmekte çekinen çok insan gördüm. zaman zaman bende bu çeşit anlar yaşarım.

Her zaman insan kendini ifade etmeke kolay davranamaz. belkide hiç gereği yokturç belkide yapmış olduğu hareket ve davranışların bir anlamı vardır. her değişik yol farklı bir kapıya götürür insanı. Her farklı davranışta bizi biz yapan, varoluşumuza bir anlam katar.

Öyle yada böyle yaşıyoruz ve yaşadığımız andan zevk almalıyız. Her karar acaba yanlışmıydı düşüncesi yerine, verilen kararların bizden geldiğini bizim öz hareketimiz olduğunu anlamamızdan geçer. Pişman olmanın faydası yoktur. Asıl fayda yaşananlardan ders çıkarmakta yatar.

Hayat Felsefesi

by Arman Memil | 2/28/2007 10:54:00 ÖÖ in , , , , , | yorum (5)


Unutmayacaksın umuttur insanı var eden, yaşatan. Umudunu eksik etmeyeceksin sevgi dolu bir yaşam için. Yaptığın her hatanın sonunda üzülmeyeceksin, gelecekte bir başarı olarak karşına çıkacağını bileceksin. Yaşanan başarısızlığın ileride yaşayacağın başarıları etkilemesine izin vermemelisin. Gözyaşın bırak sadece mutluluktan aksın.

Onur insanın sahip olduğu en değerli varlığıdır. Onurun için savaşıp her ne olursa olsun onurunu korumalısın. Menfaatleridir, insanın hayatına yön veren değer. İnsan menfaatlerine nokta kadar sahip çıkmalı, virgül kadar eğilmemelidir. Severse insan Dünyayı yıkmalı sevmezse zerre kadar umurunda olmamalı.

Eleştirilere açık olmalıdır insan ki kendinin göremediği hataları ona söylenebilsin. Ama gaddarca yapılan eleştirilere kulak tıkamalı insan. Gülmeli, sıcakkanlı, alçakgönüllü olmalı. Ağlamasını, nerede ağlanacağını bilmeli insan. Bilmeli ki güçsüz görünmesin kişi. Kişinin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. Kimsenin hakkına iğne kadar göz koymamalı ki insan, insan olduğunun değeri olsun.

“Hayat merdiveninde yukarı çıkarken herkese selam ver ki, eğer aşağı inersen bir gün onlarda sana selam versinler”

Sevgililer Günü

by Arman Memil | 2/14/2007 06:08:00 ÖS in , , , , | yorum (2)

Senede bir gün hatırlanan günlerden biri sevgililer günü, gerçi sevgililer günün tarihine bakıldığında uzun bir yasaklama döneminden sonra gelen ilk serbest bırakım anıdır. Kimileri sevgililer gününü ticari bir tuzak olarak görürler. Kimileri yabancıların kutlamış olduğu bir gün olarak tepki ile yaklaşırlar. Sonuçta bir sebep olur sevdiğimize onu ne kadar sevdiğimizi ifade etmemiz için, belki ufak bir hediye, baş başa bir yemek. Bir başka bakışla, zaman geçirmek için bundan iyi bir fırsat da yoktur aslında, çünkü herkes aynı durumdadır nede olsa.

Tabiî ki bugünü yalnız geçirenlerimizi de unutmamak lazım. Hiç inanmayanımız bile bir anda olsa keşke diye aklından geçirmez mi? Her zaman söylerim bugünün yalnızlığı asla geleceği göstermez. Sevgimizi ifade etmek için sevgililer gününü beklemeyelim. Sevgi paylaşıldıkça büyür unutmayalım.

Hayalperest Mutluluk

by Arman Memil | 2/10/2007 02:33:00 ÖÖ in , , , | yorum (2)

Hayatın tüm güzelliği, anlamsızlığı içerisinde var oluyor. Yaşamımdaki en büyük mutluluklar hayatın anlam veremediğim akışlarında gerçekleşiyor. Belki de bu mutluluklar hiç beklenmeyen zamanlarda beklentilerimizin bizi bulmasından kaynaklanıyordur. Bizler daima geleceğimize dair ufak ya da büyük hayaller oluşturur. Yaşamımız içerisinde beklentiler oluştururuz. Bu beklentiler ne kadar ayrıntılı planlanırsa o kadar ulaşılamaz bir hal alırlar nedense? Ne kadar zorlarsak zorlayalım, kurulan düzenekteki hayalimiz biz zorladıkça bizden o derecede uzaklaşıyormuş gibi olur. Neyin hayalini kurmamışsak elde edilebilirliği o kadar kolay olur.

Ben bu durumu tamamen insanın beklentilerine bağlarım. Bir kişiden yada bir objeden, ne kadar çok maddi yada manevi beklenti içerisine girersek o kadar çok ayrıntı düşünmeye başlarız. Bu ayrıntılarda çıkmazları yaratır fark etmeden kendi isteğimizle hayallerimizi itmiş oluruz. Beklentiler yaratmadan karşımızdakini olduğu gibi görebilirsek bir o kadar kabullenmesi kolay olur ve elde etmiş oluruz. Belki de hayaller büyük olmalıdır ki düşlerken zevk alalım. “Kazanılan zaferlerin büyüklüğü, gösterilen fedakârlıklarla ölçülür” hayallerimizin büyüklüğü neleri göze alıp, neleri feda ettiğimize göre şekillenir. Ama yinede hayaller büyük olmalıdır ki düşlerken de yaşarken de bizleri mutlu etsinler.

Fısıltı

by Arman Memil | 2/08/2007 01:26:00 ÖÖ in , , , | yorum (1)

Adam fısıldadı, "Tanrım konuş benimle" ve bir kuş cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı "Tanrım konuş benimle!" Ve gökyüzünde bir şimşek
çaktı, ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve "Tanrım seni görmeme izin ver" dedi. Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı.
Ve adam bağırdı, "Tanrım bana bir mucize göster!" Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, "Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla!" Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü ve adama dokundu. Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti....
Hayatta gerçekleşen dileklerimizi görmemiz için artık farklı gözlerle bakmamız gerektiğini öğrenmemiz gerekiyordur belkide ne dersiniz?

Bakmak ve Görmek

by Arman Memil | 1/29/2007 11:38:00 ÖÖ in , , , , | yorum (2)

Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: Biri hiç bir şeyin mucize olmadığını düşünmek,diğeri ise HERŞEYİN mucize olduğunu düşünmektir.
Albert Einstein


Eğer yukarıdaki görüntülere bilgisayarınızın hemen önünden bakarsanız, kızgın yüzün solda, sakin yüzün sağda olduğunu görüyorsunuz...

Ancak, 2-3 metre uzaklaşıp baktığınız zaman tam tersini görüyorsunuz...
Bu illuzyon, Glasgow Üniversitesi'nden Phillippe G. Schyns ve Aude Oliva tarafından yaratılmış.

Her gördüğümüz, her zaman gerçek olmayabiliyor…

Zaman

by Arman Memil | 1/25/2007 02:58:00 ÖÖ in , , , , | yorum (3)

İnsanlar hayatlarının tüm evrelerinde her zaman tek bir kavramla karşı karşıya kalmışlardır. Zaman, işte önüne geçilemeyen sadece akıp giden, bazen pozitif bazen negatif, istenmeyen öğelerle dolu bu kavram. Şimdi anlıyorum ki, aslında her şeyimizle bu kavrama bağlı bir şekilde yaşıyoruz. Yer yer eski günleri kahkahalarla anar yada küçük gülücüklerle geçirir tekrarlanan güzellikleri hatırlayarak hiçbir şeyi değiştiremeden aynen olduğu gibi hatırlarız. Ama bir de madalyonun diğer yüzü vardır tabiî ki. Bu mutluluk dolu anların birde insana azap çektiren, giderek büyüyerek artan olayların tekrarı da vardır. Mutlulukların artışını fark edemez hep olduğu gibi anımsarız. Fakat bizi üzen olayları tekrar tekrar hatırlamaya çalışıp eklemeli olarak artan bir karmaşa yaratmayı başarırız. Hatta bu durumu akıp gitmekte olan anlara da yansıtarak, anımsayacak daha fazla kötü hatıra sahibi oluruz. Taa ki hayatın, bize bu anıları unutacak yeni sorunlar, engeller çıkartmasına kadar.

İşte bu zaman karmaşasına sıkışıp kalma durumu hayatlarımızda bir paradoks yaratır. Peki bu duyguları yoğun olarak yaşadığımız anlar değişmez mi? Elbet değişecektir. Ne zaman ki, hayatta önümüzde duran bin bir güzelliği görmeye başlarız, işte o anda hayatımız değişim içerisine girmiş olur. İşte bu insanın, yeni bir evrim sürecine girmesini sağlar. Anılar acısıyla, tatlısıyla hatıra şeklinde anımsanmaya başlar. Akıp giden zamana ayak uydurarak sorunların üstesinden gelme çabası içerisine girip. Zamanın akıp gitmesini fark etmeyiz bile.

Sağlıklı Uyku Süresi Nedir?

by Arman Memil | 1/15/2007 01:13:00 ÖÖ in , , , | yorum (5)

Çoğumuz hayatımızın yaklaşık üçte birini uyuyarak geçirmekteyiz. Gerçekten bu kadar uzun süre uyumak zorunda mıyız? Çevremizde seyrek de olsa çok daha kısa süre uyuyan insanlara rastlamaktayız. Uykumuzu kısaltmak mümkün müdür? Daha kısa süre uyursak ne tür problemlerle karşılaşırız? Son yıllarda yapılan araştırmalarla yukarıdaki soruların birçoğunu cevaplamak mümkün olmuştur

Uyku süresinin kişiden kişiye değişmekte olduğu ve bu sürenin 4 saat ile 11 saat arasında değiştiği bilinmektedir. Uyku süreleri genetik faktörlerin etkisi ile kişiden kişiye değişmektedir. Doğuştan itibaren belirlenmiş olan bu süreyi belli limitler dışında değiştirmek mümkün olmamaktadır. Süreyi kısaltmak zorunda kaldığımızda uyku yoksunluğu sonucu görülen istenmeyen belirtilerle karşılaşmaktayız.

Türkiye’de yapılan araştırmalar sonucunda toplumun %75’i 7-8 saat süre ile uyudukları. 8 saatten fazla uyuyanların toplumun %15 ini oluşturduğu saptanmıştır. Tabi hafta içi 6 saat uyuyup hafta sonu 8 saat uyuyanlarında varlıkları unutulmamalıdır.

Kısa uyuyanlar ile uzun uyuyanların uykularının yapısı birbirinden farklılıklar göstermektedir. Kısa uyuyanlar daha yoğun olarak derin yavaş uyku ve REM döneminden oluşan bir uyku uyumaktadırlar. Gece içi uyanıklık sayısı ve 2. faz oranı bu tür insanlarda azalmıştır. Dolayısı ile kısa süreli, ancak daha etkin bir uyku uyudukları söylenebilir. Uzun uyuyanlarda bu fazların uzatılmış olduğu görülür. Sabaha karşı sık sık uyanıp uyuyarak uyku kalitesini düşürürler.

Çocuk Uyku Süresi gelişim için son derece önem taşımaktadır. Hücre gelişimi için 8 saatlik kaliteli bir uyku gerekmektedir. Uykunun kalitesini arttırmak için; uykudan 2 saat öncesine kadar yemek yenmemeli, uykuya yatmadan önce su içilmemeli, oda sessiz ve ışık kuvveti açısından minimum seviyede olmalıdır. Uyku hastalıkları için öncelikle bir psikologla görüşebilir yardım alabilirsiniz.

11 ile ilgili Tesadüfler

by Arman Memil | 1/10/2007 11:05:00 ÖÖ in , , , | yorum (9)

11 Sayısı ile ilgili ilginç Tespitler;

  • York City 11 harften oluşur
  • Afganistan 11 harften oluşur
  • Ramsin Yuseb (1993 te ikiz kuleleri tehdit eden teröristin adi) 11 harften oluşur
  • George W. Bush 11 harften oluşur
Bunlar tesadüf olabilir evet, peki ya aşağıdakiler?
  • New york, Amerika’nın 11. eyaleti
  • ikiz kulelere çarpan ilk uçağın uçuş numarası 11 di
  • 11 numaralı uçuş 92 yolcu taşıyordu 9+2=11
  • Uçuş numarası 77 olan ve kuleye çarpan ikinci uçakta 65 yolcu bulunuyordu 6+5=11
  • Olay 9 eylülde yani 9/11 de meydana geldi 9+1+1= 11
  • 911 ayni zamanda Acil Servis numarasıdır 9+1+1=11
  • 9 Eylül yılın 254. günüdür 2+5+4=11
  • 9 Eylül’den sonra yılın sonuna 111 gün kalır
  • Madrid’deki 3/11/2004 ta meydana gelen terorist saldırısı ikiz kulelere olan saldırılardan 911 gün sonra meydana geldi
peki devamı sizce tesadufmu?

Bildiğiniz gibi Amerikanın sembolü kartaldır;
Kuranda (9:11) numaralı ayet derki; Arapogullari’ndan biri zalim Kartalı uyandiricak.Zalim kartal öfkesini Allah’ın topraklarından(Arap toprakları) alacak.
İnsanlar çaresizlik içinde olayları izlerken birçok insan Kartal’ın yaptıklarını sevinçle karsilicak.ve en sonunda barış gelmek.(ayet numarasına bakin)
Not: Doğruluğunu araştırmadım okuduğum gibi yansıtıyorum.

Simdi sıra asil ilginç olanda

1. Bilgisayarınızda yeni bos bir NOT DEFTERI yada WORD dosyası açın.
2. İçine büyük harflerle Q33 NY yazın. (bu kulelere çarpan ilk uçağın havaalanındaki kapı çıkış numarası)
3. Q33 NY un üzerini kopyalıyormuş gibi aydınlatın (highlight)
4. .txt (font size) sayfa ayarlarından yazının boyutlarını büyütün ve 48 e ayarlayın
5. ve son olarak yazı çeşidini wingdings olarak değiştirin.

Nemi çıktı ortaya ?



Türkiye’nin son 10yıllık gelişiminde ülkemize gelen yabancı yatırımların kurumsal kimlik elde etmesi, var olan işletmelerimizin bu firmalarla rekabet içerisine girmesi, yeni oluşumları meydana getirmiştir. Yaşanan ekonomik krizler tüm Türkiye’yi hem ekonomik hem de psikolojik olarak etkilemiştir. Kurumsallaşma çabası içerisindeki firmalarımız bu kriterleri oluşturup hizmet kalitesini arttırmaya çalışırken, kendi çalışanlarına göstermiş olduğu hoş görü şeklini yitirmelerine sebep olmuştur. Artık insanlar kurumsal firmalarda alabildikleri kadar avantaj alıp firma ile hiçbir duygusal bağ kurmadan sadece para kazanılan bir sistem olarak görmeye başladılar. Bu şekilde olunca umursamaz tavırlarla yabancılaşan insan grupları oluşmuş oldu. Yıllarını vererek çalıştığın firmalarda insanlar daha iyi bir fırsat yakaladıklarında bir anda ben gidiyorum diyip ayrılabilir oldular. Oysaki bizim kültürümüzde iyi niyet her zaman var olmuştur. Tabiî ki bu gelişim bizim yaşamlarımızı da etkiledi, çoğumuz kendi apartmanımızda oturanları bile tanımaz olmadık mı?

Tabii kurumsallaşan firmalarımız içerisinde bu yabancılaşmayı düşünenler de var moral ve motivasyonun sadece çalışanlarına yüksek maaş olarak görmeyenler de var. İşte ben bu tip firmalara kurumsal diğer firmalara ise kurum taklidi yapan firmalar olarak bakıyorum. Bence firmalar varlıklarının asıl sebebinin çalışan insanlardan geldiği anlamalı ve biri gider yenisi gelir mantığından uzaklaşması gerektiğini düşünüyorum.

İnsanın kendini tanıması gerekir ki yaşamına doğru yön verebilsin. Çoğu zaman bir çıkmaz içerisinde kendi belirsizliğini yaşar. Kimi zaman mutsuzluğumuzun sebeplerini bilmemize rağmen doğru tepkiler vermenin korkusundan yanlışlarımızı katlarız. Oysaki insan vermesi gereken tepkiyi zaten bilir fakat uygulamada bir an düşünür ve çevresel gelişiminin oluşturduğu kişilik çizgisinin sınırlarını, nedense zorlamaktan korkar.

Kişilik çizgisi nedir ki? Zaten kişilik sınırlarını, verilen tavizleri insan kendi yaratmaz mı? Madem bunu yaratan kişinin kendisidir, neden bunları tekrardan şekillendirmekte bu kadar zorluk çeker. Neden korkarak hareket ederiz neler korkularımızı oluşturur? İşte hayatı sorgulamak bu kadar basitir. Tüm bu soruların kendimizde var olduğunu düşüyorsak. Kişilik çizgisi yaratmada kendimizi ne kadar sıktığımızı kabullenmemiz gerekir.

Kişi, olmak istediği kişilik olmaya çabalar. Çevremizde havada serbestçe uçuşan bilgilerden kendimize hoş gelenleri alır ve bir bütün oluşuturuz. Bu bütün bi süre sonra o kadar sertleşir ki esnetip tekrardan kurmaktan korkarız. İşte bu yıkılmasından kontrolsüzce korktuğumuz bilgi temeli, bizi oluşturan temeldir. Oysaki korku yaratmaya hiç gerek yoktur. İnsan yaşamak istediğini özgürce yaşarsa gerçek benliğini bulabilir.

Blog Listem

Son Yazılarım


Ziyaretçiler