Karanlıktaymışlar
İki embriyo, bir ana rahminde...
Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmış, sudan bir beşiğin içinde...
Sarılıp birbirlerine, karanlıkta uyumuşlar öylece...
Haftalar geçmiş, ikizler gelişmiş.
Elleri, ayakları belirginleşmiş.
Gözleri çıktıkça meydana,
İkisi de çevrede olup biteni fark etmiş...
Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymış bu...
Sıcak, ıslak, sevgi dolu...
'Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki' demişler, '...bize ne mutlu...'
Gel zaman git zaman, çevreyi keşfe girişmişler.
Bu karanlık dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.
Onları besleyip büyüten kordonu fark edince
O kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler.
Sonra başlamış bir varoluş tartışması:
'Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk' diye sormuş ikizler...
'Annemiz' demiş biri, 'O bizi var etti, bize can verdi.'
'Ne biliyorsun' diye itiraz etmiş öteki, 'Sen hiç Anneni görmedin ki...':
'Belki de o sadece zihnimizdedir. Anne inancı bizi rahatlattığı için uydurduğumuz bir şeydir.'
Süredursun ana rahmindeki tartışma, ikizler büyüyüp gelişmişler.
Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler.
Artık parmakları ve kulakları varmış kerataların...
Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın...
Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek;
Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek.
'- Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz' diye fısıldamış ikizlerden biri efkarla...
'- Ben gitmek istemiyorum' diye diretmiş öteki; 'doyamadım ki daha hayata...'
'- Ama mukadderat alnına yazılandır; dua et, belki doğumdan sonra hayat vardır.'
Sormuş karamsar olan:
'- Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek. Ondan sonra başımıza neler gelecek?'
Şiirle cevaplamış iyimser olan:
'Birçok giden/ memnun ki yerinden/ çok seneler geçti/ dönen yok seferinden...'
Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış.
Dayanılmaz sancılarla ikizler beklenen günün geldiğini anlamış.
Buruşuk kollarıyla birbirlerine son kez sarılıp vedalaşmışlar.
Ve 'ömrümüz bitti' diye çığlık çığlığa ağlaşmışlar.
Azrail sandıkları bir el kesmiş onları hayata bağlayan kordonu,
Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan öbür hayata çıkmışlar.
Can DÜNDAR'dan Nefis bir yazı.
Kim bilebilirki belkide ölünce ölmüş değil doğmuş olacağız. hayat anlamında nefis bir yazı.

Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken ,o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme.
Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını baliğin yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as olan yürektir.
Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da İçini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Evet yukarıda Nazmı Hikmet'in hoş bir yazısını görüyoruz. genelde kendi yazılarımı yazarım ama bu yazıyı olduğu gibi yaranın kendi ifadesini bozmamak adına direk yayınlıyorum.

Biz insanlar nedense acı çekmeyi çok seviyoruz. Bekli insanların yardım sever yanlarının bize oluşturduğu ilgi için fark etmeden bu durumlara düşüyoruz. Düşünün ve mazinize şöyle bir göz atın. Anılarınıza baktığınızda kötü, olumsuz ve istenmeyen olayları hatırlıyor ama ne kadar üzüldüğünü hissedemiyorsunuz değil mi? Sadece birkaç kelime. “Ne kadarda çok sıkılmıştım.” Oysaki istenmeyen bir acı hali ile karşılaştığınızda o anı o kadar kuvvetli bir acı hissederek yaşarsınız ki zaman durur sanki, nefesiniz daralır, bir türlü düşüncelerden kurtulamazsınız. Biran önce durumun düzelmesini istersiniz ama nedense zaman, o noktaya hiç akmaz. Zaman gelir gider ve kafanızda bir düşünce oluşur. Neden üzülüyorum ki. İşte bununla beraber kelimeler halinde saklanmaya başlar o acı yüklü saniyeleriniz.
Zamandır ilaç olan insana, unutturan. Bir de düşünsenize unutamadığımızı, unutulamadığımızı herhalde kin dolu insanların akıl almaz hikayelerini diler ve bir fiil yaşardık. Bence insanın en güzel özelliklerinden biriside budur, unutmak. Buna karşın istemediğimiz şeyleri de saklamayı biliriz. Kötü olan duyguları saklarken iyi olan duyguları yaşatır hissederiz. O yüzden insanlar sevgi yaşanırsa büyür derler diye düşünüyorum.
İnsan önce sevmeyi öğrenmelidir ki umut etmeyi bilsin. Sevdikçe yaşama anlam katmalı, anlam kazandıkça mutluluğu yaşamalı. Mutluluğu yaşamanın keyfine varmalı.
İnsan önce sevmeyi öğrenmelidir ki umut etmeyi bilsin. Sevdikçe yaşama anlam katmalı, anlam kazandıkça mutluluğu yaşamalı. Mutluluğu yaşamanın keyfine varmalı.

Evet insanın yaşamının temel denge ve önem noktalarının güzel bir şekilde tanımlandığını bu cümlelerde görebilirsiniz. İnsan bu dünyada gelip geçici bir varlık. Mutluluklarımız da, üzüntülerimiz de hepsi gelip geçiyor. Tamamen unutuyormuyuz hayır! İnsan olmanın güzel olan kısmıda kolay unutamamamız olsa gerek. Düşünsenize hayatınızda ilk defa öpüştüğünüz anın ne kadar büyüleyici olduğunu? Hissettiniz değil mi o anı? işte insan olmaktan keyiflenmem için bir sebep.
Biz insanlar genelde kötü anların, acı çektiğimiz zamanların hislerini beynimizden silebilen aksi gibi mutluluk anlarının etkilerini kuvvetlendiren varlıklarız. Aslında yaşamamızın en büyük nedeni ve sebebi mutlu olmaya çalışmak olarak nitelendirilebir. Hayatımızda sürekli kendimizi ve etrafımızdakileri mutlu etmeye çalışarak geçiriyoruz. belkide bu hedeflere ulaşırken karşılaştığımız sorunlar bize inanılmaz büyüklükte geliyor. Aslında mutluluk için uğraşmamıza göre küçük sorunlarımızı unutmamızın en temel nedeni de bu olmasın sakın.
Hayatta iyilikle yaşağımız sürece iyiliklerle karşırız. tabi ki bu kötü anlarımız olmayacağını göstermez. Ama unutmayalım ki yardım ettiğiniz insanlar günün birinde gelip size yardım etmek için bekliyor olacaklar. Hayatta en kalpsiz kişi bile kendine yapılan iyilikleri görmezden gelemez.
Hayat çok kısa, yaşanacak güzellikler düşünüldüğünde. Birbirimizi sevelim ve dünyada misafir gibi yaşadığımız bu sürede birbirimize acı çektirmek yerine mutluluklar hediye edelim.
* Kendinize iyi davranın ki insanlarda size siz gibi davransınlar.
Teknoloji ve İnsan İlişkileri
by Arman Memil | 7/16/2008 08:28:00 ÖÖ in insan ilişkileri, teknoloji | yorum (3)

Çoğu zaman insanlar internet üzerinden birbirlerini yanlış anlıyorlar ve yanlış sonuçlara ilerliyorlar. insan ilişkerinde zaman ve yaşananlar son derece önemli bir etmendir. teknoloji sayesinde bu zaman süreci kısalıyor ve unutulduğunda problem teşkil etmeyecek ufak ayrıntılar unutulmadan yenileri eklenip bir negatif birikmeyede sebep verdiklerini düşünmekteyim. Hani bir söz vardır "Hızılı koşan atan b.. seyrek düşermiş" işte bu gibi bir durumunda oluşmasına taban hazırladığınıda düşünmüyor değilim.
Teknolojisizde olmaz önemli olan yaşam dengemzi düzgün birşekilde kurabilmek. ne zaman bu hızı kontrol etmeyi öğreniriz o gün daha mutlu olaruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)